Aşırı Terleme Nedenleri
Aşırı terleme vücudumuzda bulunan sempatik sistem denilen sinirlerin aşırı çalışmasıyla oluşan bir durum.
Terleme hamilelik, ergenlik ve menopoz döneminde normalde fazla olabiliyor.
Ancak bazı hormon -ENDOKRİN hastalıklar da terlemeye neden olabiliyor.
Ayrıca kullanılan bazı psikiyatri ilaçları ve stresli olmak da terleme yapmaktadır. Enfeksiyonlar, vücuttaki iltihaplar da terleme yapabilir.
TERLEME YAPAN HORMON HASTALIKLARI ŞUNLAR:
1. Zehirli Guatr (Hipertiroidi)
2. Testosteron azlığı
3. Kan şekeri düşüklüğü ve Gizli Şeker
4. Diyabet yani şeker hastalığı
5. Feokromasitoma denen böbrek üstü bezi tümörü
1. TİROİD BEZİ FAZLA ÇALIŞMASI:
Buna zehirli guatr da denir kanda tiroid hormonları fazladır. Terleme, çarpıntı, sinirlilik, aşırı heyecanlanma veya duyarlılık, uyku bozuklukları, cinsel güçte azalma, kolay yorulma, hareketlilik, ishal, aşırı terleme, sıcaktan hoşlanmama, soğuğu tercih etme, ufak bir yürüyüşle hemen yorulma ve nefes darlığı, kilo kaybı, iştah artışı, susama, ağız kuruması, adetlerde azalma, uyku bozukluğu ve bazı psikolojik bozukluklar olabilir. İştah artışına rağmen kilo kaybı bu hastalığın en önemli belirtilerinden birisidir. Bu hastalık metabolizmayı hızlandırdığından aşırı yemek yenmesine rağmen kilo kaybı olur. Çok nadiren kilo artışı da olabilir.
Çarpıntı veya kalp atım sayısında ve nabız sayısında artış her 100 hastadan 96’sında görülür. İstirahatte iken nabız hızı dakikada 89’tan fazladır.
Saç kılları incedir. Yaygın veya hafif saç dökülmesi görülebilir.
Hastalarda huzursuzluk ve aşırı sinirlilik vardır; ajite haldedirler ve yerinde duramazlar. Bazen birden öfkelenirler. Kalabalık yerlerden hoşlanmazlar. Ufak tefek şeyler için bağırıp, çağırırlar.
Kas güçsüzlüğü bazen çok şiddetli olur ve hasta sandalyeden kalkmakta veya merdiven çıkmada zorluk çeker. TEDAVİ İÇİN bir ENDOKRİN UZMANINA GİDİLMELİDİR.
2. TESTOSTERON AZLIĞI:
Testosteron hormon azlığı erkeklerde seks isteğinde azalmaya, ereksiyon bozulmasına, sperm sayısının azalmasına, çocuk yapma kapasitesinin azalmasına ve memelerde büyümeye neden olur. Bazı erkeklerde sıcak basmaları, gece terlemeleri, huzursuzluk, konsantre olamama, yorgunluk, uyku bozukluğu, kolesterolde artma görülebilir. Uzun zaman testosteron eksikliği olan erkeklerde vücut kıllarında azalma, kas kitlesinde azalma, ciltte kuruluk, sakal traş sıklığında azalma, kemiklerde erime, testislerde küçülme ve yumuşama oluşabilir. Genç erkeklerde ise vücut kıllarında gelişme olmaz, kas kitlesi gelişmez, penis ve testisler büyümez. Ayrıca sesleri incedir. TEDAVİ İÇİN ENDOKRİN UZMANINA başvurunuz.
3. ŞEKER DÜŞÜKLÜĞÜ VE GİZLİ ŞEKER:
Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında olan kişiler ile OGTT’de yani şeker yükleme testinde 2. saat kan şekeri 140 ile 199 mg/dl arasında olan kişilerde gizli şeker veya pre-diyabet vardır. OGTT sırasında 2. saatten önceki (30, 60, ve 90. dakikalardaki) kan şekerleri yüksek ise (200 mg/dl ve üzeri) yine gizli şeker var demektir.
Gizli şeker veya tıp dilindeki adıyla ‘’glukoz tolerans bozukluğu’’ toplumda şeker hastalığının iki katı oranda yani %20-25 oranında görülür. Bunun anlamı her 4 kişiden birisinde gizli şeker hastalığı olduğu anlamına gelmektedir. Her yıl bu hastaların % 4-9’unda aşikar şeker hastalığı gelişmektedir. Gizli şeker hastalığı olan hastaların çoğunda açlık kan şekeri normal olabilir. Açlık kan şekeri bozuk veya hafif yüksek olanların (bozulmuş açlık şekeri) çoğunda gizli şeker olmayabilirse de bu durum şeker hastalığı için bir risk oluşturmaktadır.
Açlık kan şeker bozukluğu erkeklerde kadınlara göre 1.5-3 kat daha fazla görülmektedir. 50-70 yaş arasında bozuk açlık kan şekeri olan kişi sayısı artar ve daha önceki yaşlara göre 7-8 kat daha fazla görülür. Açlık kan şekerinin bozuk olması yani yüksek olması pankreasdaki beta hücrelerinin iyi çalışmadığının bir göstergesidir.
Gizli şeker yani glukoz tolerans bozukluğu ise kadınlarda daha fazla görülmektedir ve genellikle insülin direnci olduğunu gösterir.
Gizli şeker hastalığı koroner kalp hastalığı yapabildiğinden dikkat etmek gerekir. Gizli şekeri olan hastaların % 7.6’sında hafif derecede retinopati yani göz hasarı vardır. Bu kişilerde tansiyon varsa göz hasarı oranı artar. Yaşam tarzı değişikliği yapmak gerekir. Bunun anlamı sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak, sigaranın kesilmesi ve kilo verilmesidir. Bu sayede gizli şekeri olanların % 50’sinde şeker hastalığı gelişmesi önlenebilir.
ŞEKER DÜŞÜKLÜĞÜ İSE yemek yendikten bir süre sonra kan şekerinde oluşan düşmelerdir.
4. ŞEKER HASTALIĞI:
ŞEKER HASTALIĞI TERLEME YAPAN BİR HASTALIKTIR. Şeker hastalığının teşhisi için en az 8 saatlik bir açlık sonrası kan şekerine bakılır. Açlık kan şekeri 126 mg/dl ve üzerinde çıkarsa şeker hastalığı vardır, denir. Ancak teşhisin kesinleşmesi için birkaç gün sonra tekrar açlık kan şekerine bakılması gerekir. İkinci ölçümde de 126 mg/dl den fazla ise artık kesin olarak şeker hastalığı vardır, diyebiliriz.
Açlık kan şekeri 100 ile 126 mg/dl arasında çıkarsa bu kişilerde şeker yükleme testi yapılır. 75 gram şekerli su 10-16 saatlik açlık sonrası sabah içirilir ve 2. saat kan şekerine bakılır. 2. saat kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde ise şeker hastalığı vardır, denir. Eğer ikinci saat kan şekeri 140-199 mg/dl arasında çıkarsa “gizli şeker hastalığı “ vardır.
Çok su içen, çok idrara giden veya izah edilemeyen kilo kaybı olan bir kişide öğün durumuna yani açlık veya tokluk durumuna bakılmaksızın günün herhangi bir saatinde ölçülen kan şekeri 200 mg/dl ve üzerinde çıkarsa yine şeker hastalığı teşhisi konur.
Açlık kan şekerinin 100 mg/dl den daha az olmasına normal diyoruz.
4. FEOKROMASİTOMA:
Feokromositoma adrenal bezin iç kısmı olan medulla kısmından köken alan tümörlerdir.
Feokromositoma küçük tansiyonu (diastolik) yüksek olan hastaların % 0.1’inden azında görülür.
Feokromositomalar her yaşta görülebilmekle birlikte en sık olarak 30-50 yaşları arasında ortaya çıkar. Tümör erişkinlerde her iki cinste de eşit oranda meydana gelir. Feokromasitomalar için %10’lar kuralı vardır. Yaklaşık %10’u aileseldir ve bunların da %70’inden fazlası iki taraflıdır. Yine yaklaşık % 10’u kanser (malign) ve % 90’ı da iyi huyludur. Bunların %10’u adrenal bez dışında oluşur.
En sık olarak görülen belirtiler hipertansiyon, baş ağrısı, çarpıntı ve terlemedir. Klinik tablo tümörden serbestleşen maddelere bağlı olduğundan çok çeşitli klinik görünümler ortaya çıkabilir.
Bazen tansiyon atakları olur. Hastaların yaklaşık %75’inde haftada bir veya daha fazla atak oluşur. Atakların ciddiyeti oldukça sabit kalmasına rağmen sıklığı zamanla artmaya eğilim gösterir. Süresi genellikle bir saatten daha azdır, fakat bazen bir hafta kadar uzun sürebilir. Ataklar genellikle hızlı başlar ve yavaş sonlanır. Sık olarak çarpıntı ve nefes almada zorluk ile başlar. El ve ayaklarda soğukluk ve terleme, yüzde ise solukluk oluşabilir. Isı artışı, terleme ve yüzde kızarma olabilir. Ataklar ciddi ve uzun süreli olduğunda bulantı, kusma, görme bozuklukları, karın ve göğüs ağrısı, uyuşma ve kasılmalar oluşabilir. Atakları takiben sıklıkla yorgunluk gelişir.
Devamlı hipertansiyon feokromasitomalı hastaların yaklaşık %50’sinde, hipertansiyon atakları ise hastaların %40-50’sinde görülür.
Baş ağrısı hastaların % 90’ından fazlasında görülür. Tipik olarak zonklayıcı karakterdedir. En sık olarak ensede veya alında hissedilir. Sık olarak bulantı ve kusma vardır.
Terleme hastaların %6 0-70’inde oluşur ve sık olarak vücudun üst bölümünde daha fazladır. Çarpıntı, taşikardi ile birlikte veya olmadan devamlı (%51) meydana gelir.
Bulantı, kusma ve mide bölgesinde ağrı nispeten sıktır. Kabızlık sıktırTEŞHİS İÇİN BİR ENDOKRİN UZMANINA BAŞVURUNUZ.